Zümrüdüanka Kuşu Efsanesi nedir?Zümrüdüankanın anlamı ne? Zümrüdüanka ne demek? Zümrüdüanka kuşunun hikayesi nedir? Simurg Nedir?
ZÜMRÜDÜANKA NE DEMEK, ANLAMI NE?
Simurg veya bir diğer ismiyle Zümrüdüanka efsanevi bir
kuştur. Pers mitolojisi kaynaklı olsa da zamanla diğer Doğu mitoloji ve
efsanelerinde de yer edinmiştir. Sênmurw (Pehlevi) ve Sîna-Mrû (Pâzand) diğer
isimlerindendir. Ayrıca zaman zaman sadece Anka kuşu olarak da anıldığı
olmuştur. Türk mitolojisindeki karşılığı, Hüma Kuşu veya Tuğrul kuşu'dur.
Türk Mitolojisi'nde "Anka Kuşu" veya "Tuğrul
Kuşu" olarak anılan bu kuş yabancı kaynaklarda ise "Phoenix"
olarak geçmektedir. Zümrüdüanka Kuşu'nun insan gözüyle göremeyeceği yükseklikte
uçtuğu ve Kaf Dağı'nda yaşadığı söylenmiştir. Bazı efsanelerde 500 sene
yaşadığı anlatılmaktadır.
ZÜMRÜDÜANKA EFSANESİ NEDİR?
Mistik kuş Simurg Fars sanatında kuş şeklinde, kanatlı dev
bir yaratık olarak resmedilmiştir. Zaman zaman köpek başına ve aslan
pençelerine sahip bir tavus kuşu olarak da resmedilmiştir. Bazen insan yüzü ile
de resmedildiği olmuştur. Bir bölümü memeli olduğu için yavrularını emzirirdi.
Yılanlara karşı bir düşmanlığı vardı ve yaşadığı yer fazlasıyla sulaktı. Bir
antik İran tanımında Simurg'un kendisini alevlerle kaplayana kadar 1700 yıl
yaşar, daha sonraki tanım ve kayıtlarda ise onun ölümsüz olduğu ve Bilgi
Ağacı'nda bir yuvası olduğundan bahsedilmiştir.
İran efsanesine göre, bu kuş o kadar yaşlıdır ki dünyanın
yıkılışına üç kez tanık olmuştur. Tüm bu zaman boyunca, Simurg o kadar çok
öğrenmiştir ki tüm zamanların bilgisine sahip olmuştur.
Sasani Persler Simurg'un yere bereket bahşedeceğine ve dünya
ile göğün arasındaki birliği sağlayacağına inanırlardı. Yaşam ağacı,
Gaokerena'da tünediğine ve her türlü şeytani şeyi tedavi eden, düzelten kutsal
Haoma bitkisinin yöresinde yaşadığına inanılırdı. Daha sonraki İran
geleneklerinde Simurg ilahiliğin bir sembolü haline gelmiştir. Ayrıca,
Sên-Murv/Simurg Pers edebiyatında Homâ olarak tanımlanmış, Arapça'ya ise Rukh
olarak girmiştir.
Simurg uçuşa kalktığında, bilgi ağacının yaprakları titrer
her bitkinin tohumlarının dökülmesine neden olurdu. Bu tohumlar dünyanın her
yanına dağılır gelmiş geçmiş her bitki çeşidinin kök almasını sağlar ve böylece
de (bu bitkiler yoluyla) insanoğlunun tüm hastalıklarını tedavi ederler.
Simurg'un tüylerinin bakır renginde olduğu söylenmiştir. Her ne kadar başlarda
bir köpek-kuş olarak tasvir edilse de, daha sonraları sıklıkla bir insan veya
köpeğin başıyla gösterilmiştir. Onun iyilik sever bir doğası olduğu ve
kanatlarının bir dokunuşunun her türlü hastalık veya yarayı tedavi edeceğine
inanılırdı.
ŞAHNAME'DE SİMURG
Firdevsi'nin destansı eseri Şahname'de (Şahların Kitabı)
Simurg en tanınmış halini almıştır. Şahname'de Simurg'un Prens Zal ile olan
ilişkisi yer alır. Şahname'ye göre Kral Sam'ın oğlu Zal albino olarak
doğmuştur. Kral Sam albino oğlunu görünce, çocuğun şeytanların tohumu olduğunu
düşünüp çocuğu bir dağa terk etmiştir. Çocuğun ağlayışlarını duyan yumuşak
kalpli Simurg çocuğu alıp büyütür. Zal her türlü bilgiye sahip Simurg'dan
hikmet almış birçok şey öğrenmiştir. Yine de büyüyüp bir yetişkin olduğu zaman
insanların dünyasına girmek ister. Simurg çok üzülse de, ona bir tane altın tüy
verip gitmesine izin vermiştir. Eğer Zal, Simurg'un yardımına ihtiyaç duyarsa
bu tüyü yakacaktır.
Krallığına döndüğünde Zal güzel Rudaba'ya aşık olur ve
onunla evlenir. Karısı bir oğula hamile kalır fakat doğum zamanı geldiğinde
birçok sorun yaşarlar. Zal karısının doğum sırasında öleceğini fark eder ve tam
Rudabah ölüme yakınken Zal Simurg'u çağırmaya karar verir. Ortaya çıkan Simurg
Zal'ın bir tür sezaryen benzeri yöntem uygulamasını sağlar ve Rudabah ile
çocuğun hayatını kurtarır. Bu çocuk daha sonra en ünlü ve büyük Pers
kahramanlarından biri olacak Rüstem'dir.
ZÜMRÜDÜANKA KUŞUNUN HİKAYESİ
Efsaneye göre Simurg ya da bilinen adıyla Zümrüdü Anka kuşu,
bilgi ağacının dallarında yaşar ve akıllara gelebilecek her şeyi bilir. Öyle
ki, bütün kuşlar ona inanır, başları sıkıştıkça Simurg’un kendilerine yardım
edeceğini, onları hep zor durumlardan kurtaracağını düşünürler. Zümrüdü Anka
kuşu öleceğini hissettiği zaman kendisine ağacın kuru dallarından bir yuva
yapar ve hiçbir zaman ne olduğu anlaşılmayan bir yapışkanla yuvayı sıvar,
yuvanın içinde ölümü bekler. Ta ki güneş bütün görkemiyle ortaya çıkıp, kuru
dalları yakıncaya kadar… Simurg oluşturduğu yuvada yanarak ölür ve küllerinden
yeniden doğar.
Bu kısır döngü sürerken, kuşların başına bir gün öyle bir
talihsizlik gelir ki, Simurg’tan yardım istemeleri gerekir. Birden Simurg’un
uzun süredir hiç görünmediğini fark ederler. Öyle çok beklerler ki yuvasından
çıkıp havalanacağı anı. Sonunda umudu keserler. Tam her şeyin bittiğini
düşündükleri bir anda, çok uzaklardaki bir ülkede, Zümrüdü Anka kuşunun
kanadından bir tüy bulunur. Umutları yeniden yeşeren bütün kuşlar, birlik olup
Simurg’un yuvasına gitmeye karar verirler.
Ancak Zümrüdü Anka kuşu yuvası, etekleri bulutların üstünde olan, görkemli Kaf Dağı’nın tepesindedir. Oraya ulaşmak için, yedi dipsiz vadiyi geçmek gerekmektedir. Bu vadiler öyle zorludur ki, yolda bir sürü kuş kaybolur.
1. vadi: İrade vadisi
Burası kuşlar için bir cennettir. Aradıkları her şeyi irade
vadisinde bulurlar. Bir anda her şeyi isteyebileceklerini fark ederler.
Sınırlar yoktur. Zevke, sefaya, bütün emellerine kavuşabileceklerdir. İnsanları
anlatan masallardaki gibi; çalışmadan, uğraşmadan mevki makam sahibi bile
olabileceklerdir. Öyle çok kuş vadinin sihrine kapılır, öyle çok şey ister ki,
bu vadide bir sürü kayıp verilir.
2. vadi: Aşk vadisi
Vadiye girince bütün kuşların gözünü bir sis kaplar.
Gördükleri biçimsiz şekilleri, taşları, odun parçalarını, birer sülün, birer
kuğu sanarlar. Gözleri kör olmuştur. Kapılırlar, sürüklenirler ve gözden
kaybolurlar.
3. vadi : Cehalet vadisi
Bu vadide her şey güzel gelir gözlerine. Anka kuşunu bile
unuturlar. Nereye gittiklerinin hiç bir önemi yoktur. Orada da gökyüzü, burada
da gökyüzü… İlginç nesneler görürler, ancak ne olduğunu sorgulamazlar.
Önemsemedikçe düşünmemeye başlarlar. Düşünmedikçe unuturlar Unuttukça yükleri
hafifler ve artık amaçsızca gülümsemeye başlarlar
4. vadi: İnançsızlık vadisi
Vadiye girdiklerinde birden her şey anlamını yitirir.
Simurg’u bulmanın hiç bir şeyi değiştirmeyeceği inancına kapılırlar. Kesin
öleceklerini iddia edenler, Simurg’un çözüm bulamayacağını söyleyenler, bu
kadar yolu boşa geldiğini, emeklerinin boşa gittiğini düşünenler vardır. Kanadı
yaralanan bir kuşun aşağıya düştüğünü, hepsinin başına aynı şeyin geleceğini
bağıra bağıra söylerler. Tüm bu olanlardan sonra kuşların birçoğu yolu
tamamlayamayacaklarını ya da tamamlasalar da hiçbir işe yaramayacağını söyleyip
geri döner.
5. vadi Yalnızlık vadisi
Vadiye giren bütün kuşları korku salar. Bulundukları yerde
sadece kendileri varmış gibi endişeye kapılırlar. Acıkan sadece kendi karnının
doymasını düşünür. Tek başına avlandığı için de başarılı olamayıp daha büyük
hayvanlara yem olur. Her biri kendi başına hareket etmeyi seçer ve yönünü tek
başına bulmaya çalışır. Kendilerini kimse yokmuş gibi, yapayalnız hissederler.
Milyonlarca kuşun aynı amaç için uçmakta olduğu akıllarının ucundan bile
geçmez.
6. vadi: Dedikodu vadisi
Kuşlar, vadiye girdiklerinde her köşesinde fısıltılar
duyulmaya başlarlar. En arkadaki kuş, Simurg Anka’nın yeniden doğuşta
tüylerinin yandığını söyler. Öndeki kuş bunu duyar ve yanan tüylerin tekrar
çıkmadığını söyler. Bir öndeki kuş bunu duyar, yanan tüyleri çıkmadığı için
Anka kuşunun gizlendiğini söyler. Bir öndeki kuş bunu duyar, morali bozuk
olduğu için Simurg’un, saklanırken, onu görenlere zarar verdiğini söyler. Daha
öndeki kuş bunu duyunca, herkese zarar veren Simurg’un, dayanamayıp kendini
öldürdüğünü söyler. En öndeki kuşa, gitmeye gerek kalmadığı, Simurg’un toprak
olduğu bilgisi gelir. Bir çok kuş söylentilere inanarak geri döner.
7. vadi: Ben vadisi
Bütün kuşlar ‘’Ben’’ vadisine girer girmez, içlerinde
değişik bir his uyanır. Kimi diğer kuşun kanadını eleştirmeye başlar, bir
diğeri her şeyi bildiğini iddia eder. Yanlış yoldan gidiliyor diye kargaşa
çıkar. Her kafadan bir ses çıkmaktadır. Herkesin fikri vardır ve hepsi de
söyleyen için doğrudur. Sanki milyonlarca farklı yol varmış gibi… Hepsi en önde
lider olmak ister, öne geçmek için birbirlerini ezip dururlar. Ta ki vadiden
çıkana, “Ben”den uzaklaşana dek…
Ve nihayet vadiden Kaf Dağı’na vardıklarında, dünyadaki
bütün kuşlardan geriye sadece 30 tanesi kalır. Zorlu vadilerden geçen bu 30
kuş, yuvaya vardıklarında Zümrüdü Anka kuşunun “otuz” demek olduğunu
öğrenirler. Yani kalan kuşların hepsi Simurg’tur. Kurtarıcı, bilge, mükemmel
kuş; bu yedi vadiyi geçen kuşların tamamıdır.
İradesine hakim olan, körü körüne bağlanmayan, düşünen,
kendini geliştiren, kendine ve başaracağına inanan, hep birlikte hareket
edilmesi gerektiğini bilen, yalnız olmayı tercih etmeyen, dedikodu yapmayan ve
en önemlisi egosunu eğiten kuşlar Simurg’tur.