Uyuyan Güzel Masalı
Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde Mutlu insanların
yaşadığı bir ülkede, kral ve kraliçenin tek bir istekleri varmış. Bu da bir kız
çocuklarının olmasıymış. Kral ve kraliçe çok iyi insanlar olduğundan
dileklerinin bir gün gerçekleşeceğine inanıyorlarmış.
Günler bu şekilde geçip giderken bir gün çocukları olacağı haberini alan Kral ve kraliçe, o kadar çok mutlu olmuşlar ki o gün tüm aç insanlar doyurulmuş, hediyeler dağıtılmıştı. Günler su gibi gelip, geçmiş ve çok tatlı bir kız çocukları doğmuştu. Kral minik prensese Günışığı ismini vermiş. Kısa bir süre sonra Kral ve kraliçe sevinçlerini halkla paylaşmak için bir şölen düzenlemeye karar vermişler. Bu şölende biricik kızları olan Günışığının doğumunu kutlayacaklardı.
Bu şölene katılmak isteyen herkes gibi ülkenin güneyinde bulunan gizemli ormanda yaşayan perilerden biri hariç hepsi davet edilmişti. Ülkenin dört bir yanından gelen halk, komşu ülkelerden gelen krallar, kraliçeler ve soylu beyler hediyelerini ve iyi dileklerini sunmuşlardı. Herkes Kral ve Kraliçeyi tebrik ettikten sonra gizemli ormandan gelen on iki peri prenses Günışığına eşsiz armağanlar sunmaya başlamışlardı.
Periler sihirli çubuklarıyla birer birer yeryüzünde istenebilecek her ne varsa prensese armağan ediyorlardı. Sadece armağanları vermek için kendisine sıra gelmeyen üç peri kalmıştı. Sıra onlara gelince sırasıyla hediyelerini sunmaya başlamışlar.
Peri: ” Küçük prenses sana hediyem dünyanın bütün güzelliği
senin olsun.”
Diğer bir Peri: “Küçük prenses benim sana hediyem mutluluk
olacak, hayatın boyunca hiç üzülme hep mutlu ol!” Demiş.
Sıra son periye gelmişti o da tam hediyesini verecekmiş ki!
O anda beklenmedik bir şey olmuş. Tüm salonu yeşil renkli bir duman kaplamış.
Herkes neler olduğunu merakla izlerken, duman dağıldığı anda şölene davet edilmeyen kara peri ortaya çıkmış. Kral bu güzel töreni bozan periye, kim olduğunu sormuş. Diğer periler onu hemen tanımışlardı. Şölene davetsiz gelen peri kötü kalpli bir periymiş.
Kara peri: “Görüyorum ki herkes şölene davet edilmiş. Tüm
halkınız, arkadaşlarınız, krallar, kraliçeler ve periler ama ne yazık ki! Ben
davet edilmedim.”
Kral hemen öne çıkarak bu nezaketsizlikleri için kendisinden
özür dilemiş.
Kara Peri: “Bende size karşı nezaket göstererek, prensesi
eşsiz hediyemden mahrum bırakmayacağım. Bu dünyalar güzeli prenses mutluluk
içinde büyüyecek, herkes onu sevecek ve ona hayran olacak, ama on altıncı doğum
günü geldiğinde güneş batmadan eline bir iğne batacak ve bir daha
uyanamayacak.” Demiş.
Kral askerlerine emir vererek “yakalayın şu canavarı diye
haykırmış.” Ama kara peri kahkaha atarak ortadan kaybolmuş. Henüz hediyesini
vermemiş olan son peri kara peri’nin sihrini bozabilecek güçte değilmiş ama o
kötü laneti biraz olsun hafifletecek bir dilek dilemiş.
Peri: “Sevgili prenses! Kötü kalpli kara perinin lanetiyle
eline batacak olan iğne ile sadece uyu ve bir prensin aşk öpücüğüyle tekrar
uyan.” Demiş.
Kral çok sevdiği kızlarının başına gelecek felakete engel
olmak için krallığında bulunan ne kadar iğne, çıkrık, dikiş tezgâhı varsa
hepsini toplatarak, iğne bulundurmayı yasaklamış.
Güzel Prenses iyi kalpli on iki perinin kendisine vermiş
olduğu hediyelerle, gerçekten herkesin sevdiği nazik, iyi kalpli bir genç kız
olarak büyümüş.
Kral, üç periyi prensesle ilgilenmekle görevlendirmiş ve üç
peri dışında hiçbir yabancı ile görüştürülmemiş.
Prenses perilerin koruması altında büyüyüp, çok güzel bir genç kız olmuştu. Prensesin on altıncı yaş günü yaklaşınca kral ve kraliçe tedirgin olmaya başlamış tedbirleri daha da artırmıştı. En sonunda prenses Günışığı’nın on altıncı yaş günü gelip çatmış. Kara perinin lanetinin gerçekleşmesi için gün batımına kadar zaman vardı. Kral ve kraliçe tüm önlemleri almış olsalar da yine de lanetin gerçekleşmesinden korkuyorlardı. Güzel prensesi kötü lanetten korumak için gün batımına kadar bir odaya kapatmış, odaya giriş çıkışları yasaklamışlardı. Prenses ise bir odaya kapatılmaktan hiç memnun değildi.
Prenses düşünceli bir şekilde odada dolanırken birden
duvarda bir kapı belirivermiş, daha önce hiç görmediği kadar parlak olan bu
kapının büyüsüne kapılmış ve başına geleceklerden habersiz bir şekilde o
kapıdan içeri girmiş.
Girdiği yerde arkası kendisine dönük bir kadın dikiş
dikiyormuş. Prenses adeta büyülemiş bir şekilde dikiş makinesine doğru yürüyerek
daha önce hiç görmediği iğneye elini uzatmış.
O anda olanlar olmuş, iğneye dokunmasıyla birlikte iğne
eline batınca, olduğu yerde derin bir uykuya dalmış. Kara perinin laneti güzel
prensesin on altıncı doğum gününde güneş batarken gerçekleşmiş.
Güneş batınca kızlarına bir şey olmadığı sevinciyle odaya giren Kral ve kraliçe prensesin yerde uyuduğunu görünce, üzüntüyle ona en güzel giysilerini giydirip çiçeklerle dolu bir yatağa yatırmışlar. Böylece Prensesin uyuyan güzel olarak anılacağı günler başlamış.
Kral ve kraliçe kızlarının öylece uyumasına dayanamayıp, saraydaki herkesi prenses uyanıncaya kadar uyutmaya karar vermişler. Uyuyan Güzel ile birlikte saraydaki herkeste uyutulmuş. Aradan tam yüz sene geçmişti. Uyuyan Güzel’in Masalı dilden dile dolaşmaya başlamış, adeta uyuyan güzel gerçek hikayesini merak edenler saraya kadar gelmiş, ancak gelenlerin hiçbiri saraya girmeye cesaret edememişti.
Bir gün yakışıklı bir prens sarayın yakınından geçerken dikenli çalılarla, sarmaşıklarla kaplanmış bir saray görmüş. Oranın neresi olduğunu merak edince çevrede yaşayan ahaliye oranın niye o halde olduğunu sormuş. Ahali o sarayın ve uyuyan güzel’in hikayesini prense anlatmışlar. Prens çok heyecanlanmış ve o saraya girmeye karar vermiş.
Çalılar hem çok fazlaymış hem de üstünden geçilmeyecek kadar
yüksekmiş. Bakmış olacak gibi değil, çekmiş kılıcını ve yolunu açmak için
çalıları kesmeye başlamış.
Çalıları keserek sarayın kapısına kadar ulaşmış. Kapıda yerde uyuyan iki nöbetçi olduğunu görünce merakla kapıyı açmış ve gördükleri karşısında hayretler içinde kalmış. Her yerde kımıldamadan yatan insanlar varmış. Sarayın içinde dolaşmaya başlamış derken kralın odasına gitmiş. Kral ve kraliçe koltuklarında uyuyorlarmış, sonra kapısı yarım açık bir oda olduğunu görünce, o odaya girmiş. O odada uyuyan güzel prenses çok güzel bir yatakta çiçekler içinde uyuyormuş. Prens yatağa yaklaşmış güzeller güzeli prensesi görünce ona aşık olmuş ve kulağına fısıldayarak ” Demek Uyuyan güzel prenses sensin, ne kadarda güzelsin.” Demiş.
Prens bir süre prensesi izledikten sonra dayanamayarak prensesin anlına bir öpücük kondurmuş. O anda kara perinin büyüsü bozulmuştu, gözlerini açan uyuyan güzel karşısında yakışıklı prensi görünce, gülümseyerek ayağa kalkmış. Uyuyan Güzel Prensesin uyanmasıyla birlikte sarayda uyuyan herkeste yüzyıllık uykusundan uyanmış.
Kral ve kraliçe de neler olup bittiğini anlamak için hemen prensesin odasına koşmuşlar. Kızlarının uyandığını ve yanında bir prens olduğunu görünce mutluluktan kızlarına ve kendisine yardım eden yakışıklı prense sarılmışlar. Prens, Prensesi kral ve kraliçeden istemiş, prensese bakan kral kızlarının gülümsediğini görünce evliliklerine rıza göstermiş.
O güne kadar görülmemiş muhteşem bir düğün yapılmış. Prens
ve prenses sonsuza kadar çok mutlu yaşamışlar…