Sokaklardan geçiyorum, taşları suskun,
Bir çocuk ayağında eski ayakkabılar,
Koşarken düşüyor, dizinden ince bir kan sızıyor,
Benim içimden de bir şey sızıyor aynı anda.
Mendilimi çıkarıyorum cebimden,
Silmek için mi, saklamak için mi bilmiyorum.
Mendilimde kırık sesler var,
Bir ağacın yaprak döküşü gibi,
Bir şarkının yarıda kesilişi gibi.
Her köşe başında bir yüz,
Her yüzde yarım kalmış bir gülüş,
Kimi annesini bekliyor, kimi ekmeğini.
Gözlerindeki boşluğu tanıyorum,
Çünkü ben de aynı boşlukla bakıyorum hayata.
Bir lokma ekmek gibi bölünüyoruz,
Bir bardak su gibi tükeniyoruz.
Ve her gün biraz daha alışıyoruz eksilmeye,
Sanki eksilmek insana yakışırmış gibi.
Mendilimde kırık sesler var,
Kimse duymuyor, kimse görmüyor.
Oysa ben biliyorum:
İnsanın en sessiz anında bile
Dünya kanar içinden,
Ve o kanın rengi sessizliktir.