Adı: Bir Kadının Yaşamından Yirmi Dört Saat
Yazar: Stefan Zweig
Baskı tarihi: 1 Şubat 2020
Sayfa sayısı: 71
Kitabın türü: Dünya Klasikleri, Edebiyat, Roman
Orijinal adı: Vierundzwanzig Stunden aus Dem Leben Einer
Frau
Dil: Türkçe
Ülke: Türkiye
Yayınevi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Zweig bu novellası’nda bir kadının yaşamını bütünüyle
değiştiren yirmi dört saatlik deneyimini anlatırken, insanda içkin
saplantıların ve dayanılmaz arzuların sınırlarında gezinir. Özgürce ve tutkuyla
içgüdülerinin peşine takılan bir kadının bu kısa ve yoğun hikâyesi, kadın kalbinin
sırlarına ermiş ustanın kaleminde olağanüstü bir anlatıya dönüşür. Yapıtı için
mekân olarak muhteşem atmosferiyle Fransız Riviera’sını seçen Zweig, 1920’li
yılların sonlarında Avrupa’nın “kibar” tabakasının ikiyüzlü ahlak anlayışına
yönelik eleştirel tavrıyla dikkat çeker.
ÖZETİ
19. Yy başlarında Fransız Reveransındaki bir pansiyonda
birçok millette mensup zenginler, anlatıcı, Alman ve İtalyan evli iki çift,
Danimarkalı bir adam, kibar bir İngiliz bayan olan Mrs. C. ve Lyonlu şişman
fabrikatör ile onun narin, içine kapanık karısı Madame Henriette bulunmaktadır.
Bu otele genç ve yakışıklı kibar nazik ve vakur bir Fransız
gelip yerleşmiş, bu yakışıklı ve erdemli adama kadınlar çok ilgi göstermişler
ama bu genç adam Lyonlu şişman bir iş adamının iki çocuklu karısı, Henriette
ile vakit geçirmeye başlamıştır. Bir gün
bu adam bir çay sohbetinden Henriette ile birlikte ortadan kaybolmuştur.
Bu olay pansiyondaki herkesi şaşkına çevirmiş, otuz üç
yaşındaki evli bir kadın olan Henriette’nin çocukları ve kocasını bırakıp, iki
üç saat içinde tanıdığı bu adamla kaçmış olması infiale ve tartışmalara yol
açmıştır.
Alman bir kadın ”Bir yanda gerçek kadınlar vardır. Bir yanda
fahişe ruhlu kadınlar, Bayan Henriette bu ikinci tip kadınlardan biriydi.” Diye bir yorum yapar. Herkes bunun ne kadar yanlış ve ayıp olduğunu söylerken yazar, Henriette ‘i
savunup durumun belki de görüldüğü gibi
olmadığını “ kolayca baştan çıkarılanlara göre kendini daha güçlü daha akıllı
ve daha temiz hissetmek bazı insanlara haz veriyor … Henriette’in yeni macera
ve aşk dolu yaşama imrendiği “için bunu yapmış olmalı diye savunur.
Tartışma büyünce
herkes tarafında saygı duyulan Mrs.C. uzlaşma sağlamaya çalışır.
Mrs.C. bir zavallı ve mutsuz bir kadın olduğu anlaşılan Henriette’i
küçümseyenlere karşı yazara destek verir ve yazarla yaşamından bir kesiti paylaşmak
için yazardan randevu ister.
Mrs.C. bu randevuda hayatından 24 saati yazara şöyle
anlatır.
İtirafının nedeni de evli kadının kaçtığı Fransız
gencinin, itiraf edeceği ilişkideki adama
benzemesidir.
Mrs. C genç yaşta kocasını kaybetmiş karamsar bir kimliğe
bürünmüştür. Melankoliden kurtulmak için
gezilere çıkar ve gittiği Monte Carlo’ da kumar oynayanları izlemeye başlar.
Kadın, insanların ellerinden nasıl bir
psikoloji içinde olduklarını yorumlamaya çalışırken bembeyaz eldivenli bir el
dikkatini çeker. Kadın bu adama hayran
olmuştur. Fakat bu adam kumarda her şeyini kaybediyor olmasına rağmen tekrar
kazanmak arzusu ile masadan kalkmamaktadır. Nihayet masadan kalkmış şuursuzca
kaybolmuştur. Mrs. C kendine engel olamayıp adamın peşine düşer ve adamı bir
bankın üzerinde çaresiz bir şekilde oturur iken bulur.
Adam yağmur yağmasına rağmen bankta oturmaktadır. Kadın onu
alarak bir saçak altına çekip adama nereden geldiğini sorar. Adam, üzgün bir
şekilde Nice’den geldiğini, kalacak yeri
olmadığını söyleyip “Yanlış adamı buldun ben beş parasızım” deyip kadını
uyarmak ister. Çünkü bu adam, bu kadını kendisini ayartıp parasına göz diken
bir kadın olduğunu zannetmiştir.
Kadın o adama bir miktar para ile kalacak bir yer
bulabileceğini söyleyince adam bu teklifi kabul eder. Adam ile kadın bir otele
gidip birlikte olurlar. Sabah olduğunda Mrs. C büyük bir pişmanlığa
kapılmıştır. Adamın uyanınca kadın saat
12.00 ‘de kumarhanenin girişinde buluşmalarını söyleyip otelden ayrılmıştır.
Öğlen yemeğinde buluştuklarında adam hikâyesini anlatır.
Avusturya’nın Polonya topraklarından soylu bir aileden gelmiştir. Bir gün amcası ile bir at yarışından büyük
bir para kazandıktan sonra kumara başlamıştır. Bu tutku yüzünden eğitim hayatı
da bitmiş, hem de tüm servetini bitirip tüketmiştir. Yemekten sonra kadın ve adam Riviera’da
fayton gezisi yaparlar.
Mrs.C genç adama biraz para verip, evine dönmesini ister. Genç adam kabul
etmiştir. Ama kadın kendisi ile kalmak istememesinden dolayı hayal kırıklığı
yaşar. Adamın kadının yanında kalmak gibi bir düşüncesi olmamıştır. Oysa Mrs.C , tıpkı bu gün o genç adamla kaçan Henriette gibi o
adamla kaçıp gitmeyi ummuştur. Adam ile kadın akşam trenine bilet alıp
ayrılmışlardır.
Fakat Mrs.C için bu şekilde ayrılmak çok acı gelmektedir.
Sonunda trene binip o adama yetişmeye ve onunla kaçmaya karar verir. Fakat
eşyalarını toplamak için zaman kaybetmiş ve treni kaçırmıştır. .
Artık o adamla birlikte gittikleri yerlere gitmeye ve o
anıları yaşamayı istemeyi ummaktadır. O adamı ilk kez gördüğü kumarhaneye
gidince adamı orada görmüş ve inanılmaz sevinmiştir. Adam o akşamki gibi kumar oynamaktadır. Kadın
adama çok yaklaşmış ama adam onu fark etmemiştir.
Kadın o adama yaklaşarak masadan kaldırmak ister ancak kumar
tutkunu genç adam, kadını tersleyerek “siz kim oluyorsunuz, beni rahat bırakın“
diye bağırmış, yüzlerce kişi içinde kadını rezil etmiştir. Bu adam, ilk önce
onu tanımamış onunla ilgilenmemiş hatta onu aşağılayarak kumarhaneden
kovmuştur. Kadın oradan ayrılmış ve hiç kimsenin kendini tanımadığı bir Fransız
kasabasına yerleşmiştir. Yaşadığı bu
onur kırıcı hatırayı uzun müddet atlatmaya çalışmıştır.
“…Nasıl olup da birden size başımdan geçen olayları
anlatmaya karar verdiğimi anlıyorsunuzdur. Siz Madam Hernriette’i savunup bir
kadının yaşamında yirmi dört saatin nasıl kökten değişilebileceğini
söylediğinizde orada ben kendi yaşamımı buldum. İlk kez kendimi onaylanmış
hissettim…”