Ünlü şairimiz Cahit Sıtkı Tarancı’nın doğduğu ve çocukluk yıllarını geçirdiği ev, 1733 yılında inşa edilmiştir. Diyarbakır’ın geleneksel konut mimarisinin tüm özelliklerini taşıyan, merkezi bir avlu etrafında sıralanmış dört kanattan oluşan ev zemin artı bir katlı olarak tamamen bazalt taş kullanılarak inşa edilmiştir. Bina iklim şartlarına uygun olarak yazlık (kuzeyde), kışlık (güneyde), ilkbahar (doğuda) ve sonbaharlık bölümden (batıda) oluşmaktadır. Mutfak kuzey doğu köşede eyvan şeklinde düzenlenmiş, güneybatı köşede de hamam yapısı bulunmaktadır. Binada büyüklü küçüklü toplam 14 oda, mutfak, kiler ve tuvalet bulunmaktadır. Binanın en önemli yeri iki katlı olan yazlık kısmıdır. Bu bölümün ikinci katında önünde çift kemer açıklıklı eyvanı ile baş oda ya da mabeyn odası olarak adlandırılan büyük bir oda bulunmaktadır. Cahit Sıtkı Tarancı 2 Ekim 1910 yılında bu odada dünyaya gelmiştir. 1973 yılında Kültür Bakanlığınca Tarancı ailesinden alınarak kamulaştırılan ev, 1974 yılında restore edilerek Cahit Sıtkı Tarancı Kültür Müzesi olarak ziyarete açılmıştır.
Cahit Sıtkı Tarancı (4 Ekim 1910, Diyarbakır - 13 Ekim 1956,
Viyana), Türk şair, yazar. 4 Ekim 1910’da Diyarbakır’da dünyaya geldi. Babası,
Diyarbakır'da ticaret ve ziraatle uğraşan köklü Pirinçcizadeler ailesinden
Bekir Sıtkı Bey; annesi, babasının amca kızı Arife Hanım'dır. Ailesi, ona
"Hüseyin Cahit" ismini verdi. Akrabaları "Pirinçcioğlu"
soyadını aldığı halde Soyadı Kanunu çıktığı yıl pirinç ekiminden çok zarara
uğrayan babası Bekir Sıtkı Bey, bu duruma kızarak “çiftçi” anlamına gelen
“Tarancı” soyadını almıştır.
Diyarbakır'da başladığı ilk eğitimin ardından aile
geleneğinden ötürü orta öğrenim için Kadıköy Fransız Saint Joseph Lisesi'ne
gönderildi. Lise öğrenimi için 1931 yılında Galatasaray Lisesi'ne geçti.
Fransızcayı çok iyi öğrenerek Baudelaire, Rimbaud, Mallarme'yi özümsedi. Şiir
yazmaya lise yıllarında başladı. İlk şiirleri Galatasaray Lisesi’nin “Akademi”
isimli dergisinde ve Servet-i Fünun dergisinde yayımlandı. Ömür boyu yakın dost
olacak Ziya Osman ile 1928-1929 yılında okulda tanıştı.
1931’de girdiği Mülkiye Mektebi'nden ikinci senenin sonunda
atılınca Yüksek Ticaret Okulu'na girdi ancak memuriyet sınavını kazanıp
Sümerbank’ta çalışmaya başladıktan sonra bu okuldan da ayrılmak zorunda kaldı.
“Ömrümde Sükût” adlı ilk şiir kitabı henüz Mülkiye Mektebi’nde iken yayımlandı.
Kendisini kamuoyuna tanıtan isim ise Cumhuriyet'deki üç yazısıyla Peyami
Safa'ydı (1932).
Karabük’e atanması üzerine Sümerbank’ta başladığı
memuriyetten ayrıldı; çalışma hayatını öykülerini yayımlamakta olduğu
Cumhuriyet gazetesinde sürdürdü.
Cumhuriyet gazetesi sahipleri Nadir Nadi ile Doğan Nadi'nin
desteği ile [Üniversite yüksek öğrenimini] tamamlamak üzere Paris'e gitti.
1938-1940 yılları arasında Sciences Politiques'e devam etti. Paris'teyken Paris
Radyosu'nda Türkçe yayınlar spikerliği yaptı; bir yandan da gazeteye öyküler
göndermeye devam etti. Paris’teki öğrenciliği sırasında Oktay Rıfat ile
tanıştı.
İkinci Dünya Savaşı sırasında Alman uçakları 1940 yılında
Paris’i bombalamaya başlayınca öğrenimini tamamlayamadı; bisiklet ile kaçarak
Lyon ve Cenevre yoluyla Türkiye'ye geri döndü.[5] Askerliğini 1941-1943
yıllarında Ege'nin küçük kentlerinde yaptı. Ünlü “Haydi Abbas” şiiri, askerlik
döneminin bir ürünüdür.
O yıllarda ailesi artık İstanbul’a yerleşmişti; bir süre
babasının Eminönü’deki ticarethanesinde çalıştı ancak içki sorunları yüzünden
babası ile arası açılınca Ankara’ya gitti. Sırasıyla Anadolu Ajansı'nda, Toprak
Mahsulleri Ofisi'nde ve Çalışma Bakanlığı'nda tercüman olarak çalıştı. “Otuz
Beş Yaş” şiiri ile 1946'da CHP Şiir Ödülü'nde birincilik aldı ve yurt çapında
tanınan bir şair oldu. Çalışma Bakanlığı'ndaki görevi sırasında tanıştığı
Cavidan Tınaz ile 4 Temmuz 1951’de evlendi. Evlendikten sonra yazdığı
şiirlerini “Düşten Güzel” adlı kitapta topladı.
1953 yılında geçirdiği bir krizden sonra felç oldu. Yatağa
bağlı ve yarı bilinçli durumda olan şair; İstanbul ve Ankara’da çeşitli
hastanelerde tedavi gördü; bir yıl kadar Diyarbakır’daki baba-evinde bakıldı.
1956 yılında tedavi ettirilmek üzere devlet tarafından Avrupa'ya götürüldü;
zatülcenp hastalığına yakalanarak 13 Ekim 1956’da Viyana'da vefat etti. Cenazesi
Ankara’da Cebeci Asri Mezarlığı’na defnedildi.
Cahit Sıtkı'nın Diyarbakır'da doğduğu ev günümüzde müze
olarak kullanılmaktadır. Şehir merkezinde, Camii Kebir Mahallesi, Cahit Sıtkı
Tarancı Sokak No:3'te bulunan ev, 1733 tarihinde inşa edilmiştir. Diyarbakır'ın
geleneksel konut mimarisinin tüm özelliklerini taşıyan ev, merkezi bir avlu
etrafında sıralanmış dört kanattan oluşmuş ve zemin artı bir katlı olarak
tamamen bazalt taş kullanılarak inşa edilmiştir. Binada büyüklü küçüklü toplam
on dört oda, mutfak, kiler ve tuvalet bulunmaktadır. 1973 tarihinde Kültür
Bakanlığı tarafından satın alınıp restore edildikten sonra, cumhuriyetin 50.
yılında 29 Ekim 1973 tarihinde Tarancı'nın anısını yaşatmak ve ismini
ebedileştirmek amacı ile müze olarak hizmete açılmıştır. Müzede Tarancı'nın
şahsî eşyaları, el yazısı ile yazılmış mektupları, aile fotoğrafları ve
kitaplarından oluşan bir koleksiyon sergilenmektedir. Müze, 1 Mayıs 2011
tarihinde başlanan onarım ve teşhir tanzim çalışmaları 1 Ağustos 2012 tarihinde
tamamlanmış ve 18 Mayıs Müzeler Günü'nde tekrar açılmıştır.