Kurt ile Keçi Masalı
Var idi, yok idi. Yeryüzünde bir keçi ile bir koyun var idi.
İkisi, aç oldukları için kırda dolaşıp yayılmaya çıktılar. Bir kurda
rastladılar. Korkup, durdular.
Kurt:
– Koyun kardeş seni yiyeceğim, dedi. Bunun üzerine koyun
kurda:
– Önünde hazır durmuşum, istersen ye beni. Ancak senden bir
ricam var: Beni şimdi yeme. Önünde biraz oynayıp, birazcık pehlivanlık edeyim.
Beni ondan sonra ye, dedi.
Kurt da “pekiyi” diyerek, koyunun isteğini kabul etti. Koyun
sağdan sola, soldan sağa zıpladı. Bir taraftan bir tarafa koştu durdu. Kurt ise
hep böyle koyunun çevresinde dolanarak, onu seyretti. Koyun da şöyle yaptı,
böyle yaptı; sonunda bırakıp kaçtı. Kurt bekledi, bekledi.. Fakat koyun dönüp
gelmedi. Kurt aramaya koyuldu ise de, koyunu bulamadı.
Bu yüzden kurt gelip keçiye:
– Keçi kardeş seni yiyeceğim, dedi. Keçi:
-Beni nasıl yiyeceksin, tek beni yersen eline ne geçer?
Benim iki yavrum var. Onlar da mağaradadır. Bırak beni gideyim, onlara süt
emzireyim. Yavrularımı da yanıma alıp getireyim, hepimizi birden ye. Ta ki beni
yedikten sonra yavrum kalmasın yahut yavrularımı yedikten sonra, ben
kalmayayım.
Kurt “pekiyi” dedi. Keçi gitti, dağa girdi. Yavrularını
emzirdi. İkisini de yanına alıp, uzaklaştı. Kurt bekledi, bekledi… Fakat keçi
de gelmedi. Kurt kalkıp yola düştü, keçiyi dağ tepe aramaya koyuldu. Bütün
çabalarına rağmen keçiyi bulamadı. İkisini de elden kaçırdığını anladı. Sonra
bir mağaraya geldi, içeri girdi. Mağarada bağlı bir at gördü. Kurt:
– At kardeş yerim seni, dedi. At:
– Beni yiyebilmen zordur. Sen ki ufak bir kurtsun, benim
gibi kocaman bir atı nasıl yersin? diye cevap verdi.
Kurt ise:
– Yerim, dedi. At:
– Pekiyi, istersen beni ye. Yalnız, nalıma beratım**
yazılıdır, dedi. Kurt:
– Nalın nerededir? diye sordu. At:
– Ayağımın altındadır, dedi. Kurt da:
– Ayağını kaldır da bakayım, dedi.
Bunun üzerine at ayağını kaldırdı. Kurt atın nalındaki
beratı görmek için eğildi.
Bu durumdan istifade eden at, alnına bir tekme vurmakla
birlikte, kurdun kafasını parçaladı. Kurt yere yığıldı, düştü. Can çekişirken
başına gelen işleri, sızlanarak söylenmeye başladı:
Gittin gördün bir koyun
Ye, kalsın kuru boyun
Neyine oyun, moyun
Pehlivanlık mı edeceksin?
Gittin gördün bir keçi
Ye kalsın kuru ayakçığı
Neylersin ikiyi üçü
Çobanlık mı edeceksin?
Geldin gördün bir at
Ye de yanında yat
Neyine berat, merat
İstanbul’a mı gideceksin?
Bunları söyledikten sonra kurt can verdi. Koyun kurtuldu.
Keçi de kurtuldu. At da kurtuldu.
Ben de gittim bana üç elma verdiler: Biri masala, biri
masalı anlatana, biri de masalı dinleyenlere.