Leylek Leylek Havada Masalı
Leylek leylek havada, yumurtası tavada… Bu şarkıyı hepiniz
biliyorsunuz değil mi? Peki bu şarkının bir hikayesi olduğunu biliyor muydunuz?
Leylek Leylek Havada Masalı, işte bu şarkının gerçek hikayesini anlatıyor.
Çok uzak bir köyün sonuncu evinin üzerinde bir leylek yuvası
varmış. Leylek anne, dört yavrusu ile birlikte bu yuvada yaşıyormuş. Yavruların
gagaları henüz kırmızı olmadığı için siyahmış. Aşağıda, sokakta çocuklar oyun
oynuyorlarmış. Leylekleri görünce, çocukların en yaramazı şarkı söylemeye
başlamış. Çok geçmeden tüm çocuklar katılmış bu şarkıya. Hep bir ağızdan
“Leylek leylek havada, yumurtası tavada.” söylemeye başlamışlar. Yavru
leylekler çok korkmuşlar. Hemen anne leyleğe: “Bu çocuklar bizim için çok kötü
şeyler söylüyorlar, korkuyoruz.” demişler.
Bunun üzerine leylek anne “Siz kulak asmayın onlara” diye teselli etmiş
yavrularını. Ama çocuklar şarkılarını söylemeye devam etmişler. Şarkıyı
söylerken bir yandan da parmaklarıyla leylekleri gösteriyorlarmış.
İçlerinde yalnızca bir çocuk katılmamış onlara. Çocuğun adı
Peter imiş. Peter: “Hayvanlarla alay etmek çok çirkin bir şey” diyormuş
arkadaşlarına ama dinleyen kim?
Ertesi gün, çocuklar oynamaya geldiklerinde yine şarkı
söylemeye başlamışlar. “Leylek leylek havada, yumurtası tavada…” Yavrular çok
korkmuşlar. Annelerine: “Yumurtamızı tavaya mı koyacaklar?” diye sormuşlar anne
leyleğe. Anne leylek “Yok canım, siz bir an önce uçmayı öğrenmeye bakın. Uçmayı
öğrenince sizinle çayırlara, bataklıklara gideceğiz. Sonbahar gelip de havalar
soğuyunca, sıcak ülkelere göç edeceğiz. Kış gelince burada havalar çok soğur
burada, her şey donar” diye öğüt vermiş onlara. Yavrular: “Bu yaramaz çocuklar
da burada donarlar mı?” diye sormuşlar annelerine. Anneleri onlara: “Hayır,
donmazlar ama çok üşürler, karanlık odalarda otururlar ve çok sıkılırlar. Oysa
sizler, gideceğimiz sıcak ülkelerde güle oynaya uçacaksınız. ” diye karşılık
vermiş.
Leylek anne, her gün yavrularına çeşitli yiyecekler
getiriyor ve onları besliyormuş. Yavrular da günden güne büyüyorlarmış. Leylek
anne, başını kuyruğuna kadar götürüyor, gagasını takırdatıyormuş. Gagası tıpkı
bir trampet gibiymiş.
Gel zaman git zaman yavru leylekler uçmayı öğrenmişler.
Sonbahar gelince, sıcak ülkelere göç etmek için toplanmaya başlamışlar. Hep
birlikte annelerine: “Buradan ayrılmadan önce o yaramaz çocuklardan öcümüzü
alalım.” diye seslenmişler. Anneleri: “Elbette! Bakın ne geldi aklıma, buraya
yakın bir göl var. Tüm insan yavruları o gölün kenarında toplanırlar. Bir
leylek gidip, oradaki bebekleri annelerine götürünceye kadar orada yaşarlar.
Ben o gölün yerini biliyorum. Tüm bebekler o gölde uyur ve tatlı düşler
görürler. Anne babalar hep böyle bir bebekleri olsun isterler. Çocuklar da
böyle bir kardeşlerinin olmasını tabi. Biz şimdi birlikte o göle uçarız, çirkin
şarkılar söylememiş, leyleklerle alay etmemiş çocuklara oradan bir bebek
getiririz. Sizinle alay ederek şarkı söyleyen çocuklara ise hiçbir şey
getirmeyiz. ” demiş. Bunu duyan yavru leylekler çok sevinmişler. “İyi çocuklara
bizler de iyilik yapmayı çok isteriz.” demişler. “Ama kötülük yapanları da
unutmayıp onlara da bir ceza verebilir miyiz?” diye sorunca, anne leylek onlara
gülmemiş ve “Elbette!” demiş.
Yavrular, buna çok sevinmişler. “Peki, o kötü şarkıyı ilk
söyleyen yaramaz çocuğa ne yapacağız?” diye sormuşlar. Anneleri sözlerine devam
etmiş “Gölde ölü bir bebek var. Yaramaz çocuğa işte o ölü bebeği getiririz. Bir
de uslu bir çocuk vardı ya, hayvanlarla alay etmenin çok çirkin bir şey
olduğunu söylüyordu. Adı Peter idi. Peter’a da biri kız biri erkek iki kardeş
götürürüz. Çok sevinir. O iyi kalpli çocuğun adı Peter’dı. Sizin de adınız
Peter olsun.” demiş.
Gerçekten de o günden sonra tüm leyleklerin adı Peter’dır.